Translate

30 Nisan 2008 Çarşamba

► İNSANLAR YAĞMUR ALTINDA NİÇİN BAŞLARINI EĞİYOR OLABİLİR?

Konuya öğrenme kuramları çerçevesinde yaklaşalım.

Yağmurun insanda barınma ihtiyacı hissettiren doğal bir olay olduğunu düşünebiliriz. Çünkü yağmura maruz kalmak ve sonrasında kurulanamamak üşütmemize, savunma sistemimizin zayıflamasına ve sonrasındaysa her türlü viral ve bakteriyel enfeksiyonlara yakalanmamıza neden olabiliyor. Bu nedenden ötürü, yağmur bizlerde üstü kapalı ve korunaklı bir alana sığınma davranışını tetikliyor.

Peki, bu davranış nasıl tetikleniyor?

Elbette ki, eğer ki sözünü ettiğimiz birincil bir güdü ve o güdüyü dolaysız ve araçsız tetikleyen doğal bir uyaransa klasik koşullanma kuramının da üzerine kurulduğu koşulsuz uyaran-koşulsuz yanıt ilişkisinden bahsetmemiz gerekiyor. Nasıl ki açlık yemek yeme davranışını, susuzluk su içme davranışını tetikliyorsa, yağmur da bir barınak bulma davranışını tetikliyor.

Davranışçı ekol ve öğrenme kuramlarının birçoğu çevremizdeki her türlü uyarana verdiğimiz yanıtlardan bahsediyor. Bu öyle bir zincir ki, her bir uyaran zinciri, kendisiyle bağlantısı kurulmuş yanıt zincirlerini tetikliyor. Zaten davranışçı psikologlar, öğrenmenin zaman almasını da bu zincirin öğrenilmesinin ve uyaran-yanıt ilişkilerinin kurulmasının zaman almasına bağlıyorlar. Buradaki zincirimiz, yağmur uyaranına karşı verdiğimiz kapalı bir mekâna sığınma yanıtını oluşturuyor.

Atalarımızın şartlarını düşündüğümüzde, yaşadıkları ya da sığındıkları alanlar girişi basık mağaralardan oluşuyordu. Haliyle bu mağaraya girmek için başlarını eğmek zorunda kalıyorlardı. Benzer şekilde, günümüzde de yağmur yağdığında altına girdiğimiz brandalar, kimi zaman basık ve kafamızı eğerek girebildiğimiz korunaklar vs. Daha açık bir deyişle atalarımızdan devraldığımız davranış kalıpları halen basık brandalar gibi alçak korunak sistemleriyle ödüllendirilmekte. Dolayısıyla, yağmur yağdığında, bizlerde otomatik olarak başımızı eğerek bir sığınağa girme davranışı tetikleniyor. Ancak, bu uyaran-yanıt ilişkisinde kimi zaman yanıtların aralarındaki ilişkiler öyle kuvvetleniyor ki, baştaki uyaran sondaki bir yanıtı da tetikleyebiliyor. Tıpkı bizim durumumuzdaki gibi.

Yağmur yağdığında, henüz civarda bir barınak bulunmamasına rağmen insanlarda kafa eğme davranışı gözlemlenebiliyor. Bu merkez açıklamamızdan sonra, gözlemin de insan davranışlarındaki önemine parmak basmamızda fayda var. Yağmura karşı pek çok kişi başını eğerek yanıt verince, sosyal çevresini sürekli olarak gözlemleyen diğerlerinde de aynı davranışta bulunma eğilimi oluşuyor.

26 Nisan 2008 Cumartesi

► AĞIZ KOKUSU

Nasıl Oluşur?
• Plak nedeniyle oluşan diş çürüğü ve diş eti hastalığı (Plak; mukus, tükürük, yemek artıkları ve bakterilerden oluşan yapışkan bir maddedir.)
• Tütün ürünleri kullanmak
• İlâçlardan, tükürük bezi problemlerinden ya da ağızdan nefes almaktan kaynaklanan ağız kuruluğu (Bu durum ağzınızın temizlenmesi için yeterli tükürüğünüzün olmadığı anlamına kalır.)
• Düzensiz yemek yemek
• Ülsere neden olabilen bakterilerden kaynaklanan enfeksiyon (H. pylori)
• Ağız enfeksiyonları
• Soğuk algınlığı, sinüzit, bronşit ve bademcik iltihabı gibi diğer enfeksiyonlar
• Diyabet, karaciğer ya da böbrek hastalıkları ve gastrointestinal problemler gibi diğer sorunlar
Kötü Ağız Kokum Olduğunu Nasıl Bilebilirim?
Nefesini kontrol etmenizin en kolay yolu şudur: Parmağınızı yalayın ve tükürüğünüzün kurumasını bekleyin. Daha sonra kuruyan kısmı koklayarak nefesinizin nasıl olduğunu anlayabilirsiniz.
Nasıl Teşhis Edilir ?
Eğer ağız kokusuyla ilgili bir şikayetiniz varsa diş hekiminize danışın. Doktorunuz ağzınızı, diş çürüklerini, plakları ve diş eti hastalıklarının olup olmadığını kontrol eder. Eğer hekiminiz ağzınızı sağlıklı bulursa sizi, ağız kokusuna neden olabilecek tıbbi sorunları kontrol etmesi için başka bir doktora yönlendirebilir.
Ağız Kokusunu Nasıl Önleyebilirim?
Öncelikle şu yöntemleri deneyiniz:
• Dişlerinizi daha iyi temizleyiniz. Dişlerin arasına sıkışan yemek artıkları pis kokulu plakların oluşmasına neden olur. Florür içeren bir diş macunuyla günde iki kez 2 dakika boyunca dişlerinizi fırçalayın ve günde bir kez diş ipi kullanın. İki diş arasını her temizleyişinizde diş ipinin temiz bölümünü kullandığınızdan emin olun.
• Koku üreten bakterileri temizlemek için dilinizi, özellikle de arka bölümünü, fırçalayın.
• Daha fazla su için. Sabahları oluşan kötü ağız kokusunun sebebi, geceleri vücudunuzun suyu tüketmesidir. Eğer fazla su içmezseniz nefesiniz ekşiyebilir.
• Diş çürümelerine karşı florür ya da anti-bakteriyel içeren suyla ağzınızı çalkalayın.
• Sigara, kahve, alkol, soğan ve sarımsaktan uzak durun.
• Dişlerinizi fırçalayamazsanız, şekersiz sakız çiğneyin. Böylece asidin etkisini yok eden tükürük salgınız çoğalır ve plakların yok edilmesine yardımcı olarak nefesinizi temizler. Tatlandırıcı Xylitol içeren cikletler bakteri gelişimini engellemeye yardımcı olur.
• Çay içmeyi deneyebilirsiniz. Laboratuvar çalışmaları, siyah ve yeşil çayın, ağızdaki kötü kokunun sebebi olan kimyasalları üreten bakterileri engellediğini ortaya koymuştur.
• Eğer protez diş kullanıyorsanı z, onları geceleri çıkarın ve iyice temizleyin. Mümkünse, uyurken ıslak kalmasını sağlayın. Küf , mantar ve bakterilerden temizlenmesi için onu protez temizleyici bir sıvının içinde bırakın. Ağzınızdaki, protezin temas ettiği, her bölgeyi fırçalamayı unutmayın.
• Check-up ve temizlik için düzenli olarak diş hekiminize ve dental hijyenistinize başvurunuz.. Böylece diş eti hastalıklarınızı ve diğer dental problemlerinizi kontrol edebilirler.
• Ağız kokunuzu geçici olarak engellemek için gargara yapabilir veya diğer nefes temizleyicileri kullanabilirsiniz. Ancak nefesinizi temizlemek için başka bir şeyi devamlı olarak kullanmanız gerekirse, nedenleri ortaya çıkarması için öncelikle diş hekiminize başvurun.Eğer daha iyi bir diş bakımı nefes kokunuzu iyileştirmiyorsa, kötü kokunun diğer muhtemel sebeplerini değerlendirmesi için doktorunuzla irtibata geçin.

► DEPRESYON NEDİR?

Nedenleri
Depresyonun sebebini hiç kimse bilmemektedir. Beyindeki bazı kimyasalların dengesini kaybetmesi depresyonun nedeni olabilir. Bazı ailelerde daha sık görülür.Ayrıca şu durumlar depresif hislere neden olabilir:
• Sevdiğiniz birini kaybetmeniz
• Sağlık problemi
• Depresyona neden olan ilâç veya uyşturucu kullanmak
• Ameliyat olmak veya doğum
• Alkol almak veya uyuşturucu kullanmak
• Kontrol edemediğiniz çok fazla stres
• Hayatınızda büyük bir değişiklik yaşamanız
Semptomları nelerdir?
Eğer aşağıda yer alan semptomlardan bir veya ikisi 2 haftadan fazla süredir günün büyük kısmında, ve her gün görülüyorsa, depresyonda olabilirsiniz:
• Kendini acınacak halde ve üzgün hissedersiniz. Ağlayabilirsiniz, gergin ve sinirli olabilirsiniz ve kolayca sinirlenebilirsiniz.
• Normalde hoşlandığınız şeylere karşı ilgisiz kalırsınız.
Majör depresyonun görüldüğü insanlarda, aşağıdaki semptomların en az dördüne rastlanır:
• Kilo kaybı ve iştahsızlık veya sık sık yemek isteği ve kilo almak
• Uyku problemleri ve çok fazla uyumak
• Halsizlik ve enerji azlığı
• Sinirli ve huzursuz olmak
• Cinsel soğukluk
• Kendileri hakkında kötü hisler veya suçluluk hissi
• Olumsuz düşüncelere sahip olmak
• Hatırlama güçlüğü
• Ölüm veya kendine zarar verme düşünceleri
Depresyonda olan kişiler bir suikast planlayabilirler, arkadaşlarıyla veya aileleriyle zaman geçirmek istemeyebilirler.
Nasıl tedavi edilir?
Depresyonda olduğunuzda, kendinizle ve çevrenizdekilerle ilgili
yardıma ihtiyacınız var. Danışmana ve ilaçlara ihtiyacınız olabilir. Danışmanınız size ihtiyacınız olan desteği sağlayacaktır. Ayrıca sizin daha kontrollü olmanıza yardımcı olacaktır.
• Danışmanınız veya terapistiniz sizin çevrenize bakış açınızı farketmenize yardımcı olacaktır.
• Negatif düşüncelere ve hislere, nasıl ve neden sahip olduğunuzu öğrenebilirsiniz.
• Düşüncelerinizi ve hislerinizi değişterecek yolları öğreneebilirsiniz.İlâçlar, genellikle 3-6 haftada kendinizi iyi hissetmenizi sağlayacaktır.
• İlâçlara en az 6-12 ay devam etmelisniz. Böylece depresyonun geri gelmesini önlemiş olursunuz.
• Siz ve sağlık uzmanınız ilâçları bırakmaya hazır olduğunuza karar vermeden, kesinlikle ilâçları bırakmamalısınız. Zaman içinde doktorunuz ilâçların dozajını düşürecektir. İlâçları almayı birden bırakmak hiç iyi bir fikir değildir.
• İlaçları çok uzun dönem veya çok kısa bir süre kullanmanız gerekebilir.
Eğer tedaviye erken başlamışsanız, muhtemelen hastaneye yatmanıza gerek kalmayacaktır. Ancak şu durumlarda hastaneye yatmak iyi olacaktır:
• Kendinize veya bir başkasına zarar verme isteği.
• Evde yüzleşmek zorunda kaldığınız çok fazla problemin olması. Eğer evde çok fazla stresli veya telaşlı durumlar varsa, iyileşme zorlaşabilir.
• Kendi ihtiyaçlarınızı karşılayamıyorsanız veya evde sizinle ilgilenen kişilerin yetersiz kalması.
• Evde destek bulamıyorsanız. olumlu hislere sahip olmak zordur.
Kendime nasıl dikkat etmeliyim?
İlaçlarınızı alın ve doktorunuzla görüşmeye devam edin. Ayrıca;
• Hangi aktivitelerin sizi rahatlattığını keşfedin. Bu aktiviteleri yapın.
• Bir destek grubu bulun. Çok fazla yalnız zaman geçirmeyin.
• Aile bireylerinizle ve arkadaşlarınızla sohbet edin.
• İşinizle ilgili sorununuz olduğunda yardım isteyin.
• Eğer insanlar sizden çok fazla şey beklerlerse, onlarla aranıza mesafe koyun.
Şunlar da yardımcı olabilir:
• Sağlıklı yiyecekler yiyin ve daha az kafein alın.
• Alkolden ve uyuşturucudan uzak durun.
• Haftada en az 3 defa egzersizlere devam edin.
• Gece 6-8 saat uyuyun.
• Hergün rahatlamak için zaman ayırın.
• Stresli durumlarda, derin derin nefes alın.
• Sık sık hayatınızdaki iyi şeyleri düşünün. Olayların sizin lehinize olduğuna inanın.
• Problemlerle başa çıkmak için yeni ve daha iyi yollar öğrenin.
Doğum kontrol hapları veya diğer tür ilaçları kullanmadan önce:
• Eğer depresyon için ilâç kullanıyorsanız, doktorunuza haber verin.
• Daha önce depresyon tedavisi görmüşseniz, doktorunuza haber verin.
• Kullanacağınız ilâcın depresyonu daha kötü yapmayacağından emin olun.
Eğer depresyona girmişseniz ve kendinize veya başka birine zarar vereceğinizden korkuyorsanız, hemen doktorunuzla görüşmelisiniz.

25 Nisan 2008 Cuma

► TAŞLAR VE ANLAMLARI

KUVARS KRİSTALİ:
Yüzyıllardır tedavi ve sihir alanlarında kullanılan kuvars kristali, dünya kabuğunun yüzde on ikiden fazlasını oluşturmaktadır. Oksijen ve silikonun bileşiminden oluşan kuvars, bugün tedavi edici nitelikleri en fazla olan taşların başındadır.

Duygusal dengeleyicidir. Beyin fonksiyonlarını uyarır. Kişinin çevresinde oluşan negatif enerjiyi yok ettiği gibi pozitif enerji toplar,aktive eder, biriktirir, geçirir ve kuvvetlendirir. Ayrıca düşünce formlarını aktive eden bir özelliği de vardır.

Kuvarsın özellikle güç ve canlılık kaybına karşı koruma sağladığına inanılır. Kahinlerin kristal küreler kullanarak yorumlarda bulunmaları, onun zihinsel konsantrasyona ne kadar etki ettiğinin de bir göstergesidir. Kuvars kristallerinin cinslerine göre çeşitli isimleri vardır.

Bildiğimiz şeffaf kuvarsa halk arasında kaya kristali denebildiği gibi, pembe kuvarsa "aşk taşı" denir. Onu üzerinde taşıyanı öfkeden, suçluluktan, korku ve kıskançlıktan koruduğu ve kısırlığa karşıda yararlı olduğu kabul edilir. "Rüya taşı" olarak da bilinen dumanlı kuvarsın umutsuzluğa, üzüntüye, öfkeye, depresyona ve diğer negatif etkilere karşı taş sahibini koruma altına aldığına inanılır.

Çok yönlü bir mineral olması onu saatlerde, deterjanlarda, diş macunlarında, cam ve elektrik ışıklandırmalarında kullanılır hale getirmiştir. Kuvars kristalleri hemen hemen tüm burçlarda kullanılabilecek bir taştır.


AMETİST:
Ametist, kuvars ailesinden mor ya da mavi-mor renkli bir taştır. Asırlar boyunca değişik uygarlıklarda sevgi ve beğeniyle kullanılmış, Asya ve Mısır'da mühür olarak değer kazanmıştır. Eski çağlarda "sarhoşluğu yok eden taş" olarak bilinirdi. O zamanlarda bir kısım kadeh, çanak, kap gibi şeylerin birçoğu ametistten yapılmaktaydı. Ametist, endoktrin ve bağışıklık sistemini kuvvetlendirir, kanı temizler ve enerji verir. Bilinç seviyelerini aktive eder, yatıştırıcı etkisi vardır.

Meditasyon için en ideal taşlardandır. Ametist astrolojide de başak, oğlak, kova ve balık burcu insanının taşı olarak da bilinir.

OPAL:
Kuvarsın bir çeşididir ve kuvars gibi silis oksittir. Halk arasında Gökkuşağı Taşı olarak da bilinen Opal, karışık bir geçmişe de sahiptir. Kimisi onu talihsizlik getiren bir taş olarak nitelerken, kimisi de güven duygusunu taze tutmak ve düşmanlara karşı güçlü olmak için üzerinde taşır.

Ayrıca negatif duyguları emdiğine ve duygusal dengeleyici olduğuna da inanılır. Görme duyularını güçlendirip, sezgi arttırıcı etkisi vardır. Üst ben'e ulaşmak için kullanılabilir.

Özellikle mücevheratta kullanılan opal, insanın avuç içi ısıyla renk değiştirme özelliğine de sahip yegane taşlardan biridir.

Opal; terazi, akrep, yay ve balık burcu insanlarına iyi gelen bir taştır.


SİTRİN:
Sarıdan açık kahveye doğru giden bir renk yelpazesi oluşturan sitrin, birçok hastalığın iyileştirilmesinde kullanılmaktadır.

Böbrek, kolon, ciğerler, hazım organları ve kalp için yararlıdır. Tedavi edici enerjinin meydana çıkmasını sağlar. Kendine güveni güçlendirir, insanın kendine zarar verici eğilimlerini yok eder.

Sitrin masaj yağlarını etkinleştirmek için de kullanılır. Bu taş yağa enerji vererek, dolaşımı hızlandırır ve deriye daha iyi nüfuz etmesini sağlar. Sitrini ucu aşağı gelecek şekilde boynunuzda taşımanız gerekmektedir. Bu size güven ve evrensel güç sağlar.

Bir diğer adı da "tüccar taşı" olan Sitrini, bazı inanan kişiler kasalarına koyarlar. Bunun nedeni onların parasal güçlerini arttırdıklarına inancıdır. Bazı kişilerde onun talihsiz bir taş olduğu fikrindedir ve her ne olursa olsun ona el sürmemeye çalışırlar.

Astrolojide aslan ve başak burçlarının taşlarından biridir.

LAPİS LAZULİ:
Doğadaki taşların arasında saf olmayan taşlardan biri olan lapis lazuli, lazurit ve diğer mavi minerallerin bileşimidir. Bütün buna rağmen o dünyanın en değerli taşlarından biri olma özelliklerinden bir şey kaybetmez.

Çok eski medeniyetlerce de bilinen lapis lazuli, bir zamanlar Mısır Kralı Tutankamon'un mezarını süslerdi.

Bu taş her zaman mavidir, ancak rengin yoğunluğu çıkarıldıkları bölgelere göre farklılıklar gösterir.

"Gece taşı" ya da "gerçek taşı" olarak da adlandırılan lapis lazuli, renginden dolayı göklerin sembolü olarak kabul edilir. İsim anlamı da "göklerin taşı" anlamını içermektedir.

Küçük çocukları korkularından ve solunum yolu hastalıklarından uzak tuttuğu için çocuk taşı da denir. İskeleti kuvvetlendirir, tiroid bezlerini harekete geçirir. Tansiyon ve kaygıyı azaltıcı, canlandırıcı etkisi vardır. Zihinsel açıklık ve aydınlanma için kullanılır.

Yaratıcı ifade, fiziksel yetenekler ve iletişim yeteneğini kuvvetlendirir. Terazi, yay ve balık burçlarının taşı olarak bilinir.

YEŞİM TAŞI:
Binlerce yıl öncesinde bu yana Çinliler yeşim taşını en değerli taşlardan biri yapmışlardır. Efsaneye göre büyük Çin Ejderi'nin yeryüzüne boşalttığı tohumların donmuş hali yeşim taşınu oluşturmuştur.

Günümüzde bile Çinli işadamları ellerinde yeşimden tılsımlar taşırlar, bir işe başlamadan önce onu tutar, okşar ve ondan güç alırlar. Bu taşın hayvan biçiminde yontulmuşları bugün bile çok revaçtadır.

Ayrıca yeşim taşının akıl hastalıklarına, dahili hastalıklara, göz bozukluğuna ve kadınların adet ve doğum sancılarına iyi geldiğine de inanılmaktadır. Astrolojik olarak koç, boğa, ikizler, başak ve terazi burçlarının da taşıdır.


HEMATİT:
Hematit, demirin başlıca kaynaklarından biridir. Narin bir kristal çeşididir ve işlenirken Mohs'a göre 6,5 sertlikte olmasından dolayı çok titiz bir çalışma ister.
Kan dolaşımı üzerinde pozitif etkisi vardır. Dalağın doğru çalışmasını sağlar. Enerji ve canlılık verir, stresi azaltıcı etkisi vardır. Çekim gücü fazla olduğundan, kişisel çekim, neşe, cesaret ve istek verir. Özellikle karar verme güçlüklerine birebirdir.

Eski çağlarda tılsım olarak kullanılan taşların başında gelir, ancak modern çağda da insanlar bu taşın bel soğukluğuna iyi geldiği inancındadırlar.


YAKUT:
Güzelliği ve sertliği nedeniyle en değerli taşlardan biri olarak kabul edilir. Ona, Hindistan'da "Değerli Taşların Efendisi" adını yakıştırmışlardır. Amerika, Avrupa'da çıkarılmasına rağmen Hindistan ve Güneydoğu Asya Yakut'un anavatanıdır.

Elmastan sonra en sert değerli taştır. Kan dolaşımına pozitif canlandırıcı etkisi vardır. Bağışıklık sistemini güçlendirir. Kişiyi sınırlamalarından kurtardığı gibi, kendinden fazla diğerlerini düşünmesine yol açar.

Cesaret, ruhsal gelişme, liderlik, mutluluk duygularını arttırır. Cinsel aşırılıklara da iyi geldiği söylenenler arasındadır. Astrolojik olarak koç, yengeç, aslan, akrep, yay ve oğlak burçlarının da taşıdır.


AKİK:
Bedensel ve zihinsel kuvvetlendirici bir taş olan akik taşıyanı tehlikeden korur, uyumsuzlukları na son verir.

Akik taşının bunların yanı sıra uykusuzluğa, korkaklığa, karabasana, nazara ve hatta metabolizmanı n düzgün çalışmasına faydası olduğu da bilinen şeyler arasındadır.

Akik taşına kimileri de "ateş taşı" ya da "gezgin taşı" derler. Gerçeklerin farkına varılmasında yardımcıdır.

Hemen hemen tüm burç özelliklerine uyar.


AQUAMARİNE:
"Gök zümrüt" de denilen Aquamarine, soluk mavi-yeşil renkli bir taş olmasından dolayı, sakin taş olarak da bilinir.

Her ne kadar "sakin taş" denilse de, "cesaret taşı" olarak adlandırılır ve onu taşıyana ya da takana özellikle ölüm karşısında cesaret verdiği söylenir. Bu taşı renginden dolayı, özellikle denizciler tılsım diye kullanırlar. Renginden dolayı kahinler tarafından geleceği görmek için de kullanıldığından "kahin taşı" olarak da anılır.

Akıl almaz renklerde bulunabilen Aquamarine, mücevheratta kullanılır. Ona muhteşem mavi rengi verebilmek için dört yüz derecede ısıtılması gerekir.
Bu güzel taşın en çarpıcı örnekleri Brezilya'dan çıkar.

Aquamarinin sinirleri yatıştırıcı özelliğinin yanı sıra düşüncenin berraklaşması ve yaratıcı gücün ortaya çıkmasında da büyük rolü vardır. Böbrek, karaciğer, dalak ve tiroid bezlerini kuvvetlendirir, vücudu temizler.
Astrolojik olarak koç, ikizler, akrep, kova ve balık burçlarının taşlarındandır.


OBSİDYEN:
Renginden dolayı kimileri ona "kara kadife" de derler. Obsidyenin en tutulan cinsi, üzerinde beyaz lekeler olan "kar taneli obsidyen"dir.

Bu tür aynı zamanda "saflık taşı "olarak da bilinir.

Karın ve bağırsakları etkileyerek iyileştirir, zihin ve duyguyu birleştirir. Maskulen enerji verir, negatif unsurları yok eder. Kaygıyı azaltır, bilinçaltındaki blokajları temizler. Akıl ve sevgi ile bağlarımızdan kopmamayı simgeler.
İkizler ve yay burçlarının taşıdır.


AYTAŞI:
Ayın parıltısını yansıttığı söylentilerinden dolayı bu ismi alan aytaşı, lenfotik sistemdeki bozuklukları ortadan kaldırır. Duygusal dengeleyici vasıflara sahiptir.

Tutumlarda esneklik yaratır. Bu taş hakkında en çok rivayeti ortaya çıkartan yerlerden biri de Hindistan'dır. Hindistan da kutsal bir taş olarak kabul gören aytaşının sevgilileri daha ihtiraslı yaptığı da söylenir.

Aytaşı, kadınlar tarafından kısırlığa iyi geldiği ve üreme organlarının sorunlarını çözmesi ve de kolay doğum yapmaya yaradığı için taşınır. Kişilerdeki egoizmi giderdiği ve fazla yemek yeme dürtülerini ortadan kaldırdığı da bilinir.

Aytaşı üzerine yapılan rivayetlerin en çarpıcısı da, onu tılsım olarak taşıyan kişiyi şöhretli ve görünmez yaptığıdır.

Burçlar kuşağına yengeç, terazi, akrep, kova ve balık burcunun taşıdır.


YILAN TAŞI:
Genellikle de tılsım yapımı için kullanılan yılan taşı, eski Mısır Uygarlığı'ndan beri kullanılmaktadır. Taşın bu ismi alması, dış görünümünün bir yılanın derisine benzemesindendir.

Bu sebepten dolayı da her türlü böcek sokmaları, akrep ve yılan sokmaları gibi durumlar için iyileştirici olarak kullanılır. Ayrıca kişilerde romatizmal rahatsızlıklara da iyi geldiği söylenir. Bu taşla romatizma tedavisi yapmak için, ağrılı yerlere bu taşı sarmak gereklidir.

Diğer yandan cerahatlerdeki biriken irini akıtmak için de kullanılabilen bir taştır.

KAPLAN GÖZÜ:
Bir kuvars cinsi olan kaplan gözü, bazı kesimlerde "bağımsızlık taşı" diye de anılır.

Buna sebep, taşın kendisini üzerinde bulunduran kişileri başka insanlara karşı daha az bağımlı yaptığına inanılmasıdır. Bu özelliği ikili ilişkileri zedelediği gibi, iş hayatında da ortaklıkları sona erdirebilir. Bu sebepten de çelişkili bir taş diye de adlandırılır.

Sindirim sistemi bozuklukları bu taş sayesinde giderilebilir. Dalak, pankreas ve kolon için faydalıdır.

Duygusal denge unsurudur ve inatçılığı azaltan bir taş olarak bilinir. Maskulen (erkeksi) enerji verdiği gibi, kişilerin olayları net algılamasında rol oynar.
Kaplan gözünün bir özelliği de nazardan koruduğuna inanılmasıdır. Daha çok eski zamanlarda bu niyetle kullanılırdı.

Oğlak ve yengeç burçlarının taşı olarak bilinir.


TOPAZ (SARI YAKUT):
Eski zamanların en kudretli taşlarından biri olan topazın, göz hastalıklarını ve veba gibi salgın hastalıkları ortadan kaldırdığı söylenir.

Bir adı da "aşk taşı" olan topazın pek çok rengi mevcuttur.

Bu taşın sağlıksız insanları sağlığına kavuşturduğu, onları korkaklıktan ve ahlâksızlıklardan koruduğu bilinir.

Çok güzel ve nadir bulunan taşlardan olan Topaz, özellikle mücevher yapımında kullanılır.

Doğal ve muhteşem ışığıyla göz kamaştırıcı bir taştır ama, renksiz ve değişik renk gruplarına da rastlanabilirler.

Sarı topazla turuncu topaz en değerli çeşitleridir. Bugün dünya yüzünde en değerli topazların çıkarıldığı ülke Brezilya'dır. Topaz kristalleri genelde dörtgen şeklinde olur.

Topaz elmasla aynı ağırlığa sahip yegane doğal değerli bir taştır. Şeffaf topaz kimi zaman elmastan ayırt edilemez, bu benzerlik ancak Mohs ölçeğiyle ayırt edilebilir.

Aslan, başak ve balık burcunun taşıdır.

LÂL:
Dairesel veya oval biçimli bir taştır.
Lâlin erkek türü koyu kırmızı, dişi türü ise açık kırmızıdır.
Üzerinde taşıyanı, bedensel zayıflığa ve acımasızlıklara karşı koruduğu bilinir. "hayal kuran" ve "merhamet taşı" olarak da bilinir.

Cinsel enerjiyi ve duyarlılığı artırdığı, cinsel dengesizliğe karşı koruma taşı olarak bilindiğinden bazı yerlerde "tutkuların taşı" olarak da bilinir.
Latince adı "garanatum"dan gelen lâl taşı, "garnet" olarak da adlandırılır.
Kalp şeklinde yapılmış tılsım lâller, eşleri ve sevgilileri cezbetmeye yaradıkları gibi, yatak ve yastık altına konulduğunda kötü rüyaları ve gecenin kötü ruhlarını kovar.

Bedeni kuvvetlendirir, temizler, canlandırır. Bilhassa kan damarları için çok yararlı bir taş olan lâl, hayal gücünü harekete geçirir, sevgi ve şefkati sembolize eder.

Koç, akrep, oğlak ve kova burçlarının taşı olarak bilinir.
AVENTURİN: Metalik
parıltılar saçan ve tanecikli bir yapıya sahip, açık yeşil bir kuvars türü olan aventurine aynı zamanda yıldız taşı da denmektedir.

Kalbin yakınına yerleştirildiğ inde, kalbi diğer insanların olumsuzlukları ndan koruyacak bir enerji yayar.

Bu taşın yeşim taşı ve pembe kuvars arasında bir yumuşaklığı vardır. Sizin, fazla hassaslaşmadan yumuşak ve açık yürekli olmanızı sağlar. Kalbini kapattıktan sonra şimdi yeniden açmaya hazırlanan kimseler için yatıştırıcı bir etki yapar.

Bu pürüzsüz taşı göğsünüzün üzerinde doğrudan cildinize temas ettirmek en iyi yoldur. Şayet taş sivri ise, o zaman sivri ucu yukarıya getirmek gerekir. Bu taş sınırsız imkanlar taşıdır, size geniş ufuklar açar. Hayal kuranların taşı olarak da tanınır. Kendinizi sınırlanmış, engellenmiş, dar düşünce kalıpları ya da modası geçmiş davranışlar içine sıkışmış hissettiğinizde bu taşı kullanabilirsiniz.
Özellikle kendi bildiğini okuyan genç insanlar için çok uygundur.


TURKUAZ:
Bilinen taşların ve de tılsım olarak kullanılan taşların en popüleridir, çok sayıda da koruyucu özelliği bulunur.

Bütün bedeni kuvvetlendirir, hücreleri yeniler, kan dolaşımı, ciğerler ve solunum sistemini canlandırır. Sakinlik verir ve yaratıcı ifadeye güç kazandırır.
Duygusal denge, iletişim, sadakat ve dostluğu sembolize eder.

Turkuaz eski çağlarda hayvanları kötü etkilerden korumak için "at tılsımı" olarak da kullanılırdı. Aztek uygarlığında ise bu taşa "tanrıların taşı" adı verilmişti.

Turkuaz, boğa, başak, akrep, yay, oğlak ve balık burçlarının taşı olarak da bilinir.


ONİKS:
Kaygı azaltıcıdr, kadın/erkek kutuplaşmasını dengeler ve ilikleri kuvvetlendirir. Kontrol ve denge unsuru bir taş olan oniks, bağımlılıklardan kurtulmaya da yardım eder.

Değerli bir taştır ve kişinin konsantrasyonunu sağladığı gibi nazara karşı da kullanılır.

Kimi yerlerde zaman zaman "ayrılık taşı" diye de nitelendirilir. Çeşitli renkleri olan oniks, kişinin hangi konuda enerji desteğine ihtiyacı varsa onu sağlayan bir taş olarak da bilinir.

Gelecek kaygılarını yok ettiği gibi kişilerde farkındalığı da sağlar. Aslan burcuyla ilişkilidir.


ZİRKON:
Mücevher olarak kullanılan taşların en ünlüsü olan zirkon, tamamen renksiz olabildiği gibi, kahverengi, yeşil, kırmızı ve sarı da olur.

Zirkon aynı zamanda Zirkonyum elementinin de başlıca kaynağıdır.
Mücevher olarak kullanılacak olan zirkonların en değer göreni renksiz olanlarıdır. Elmasa benzetilmesine rağmen sertlik derecesi elmastan 2,5 Mohs daha azdır.

Zihni kuvvetlendirici bir taş olan zirkon, ince ve kalın bağırsak hareketlerine faydalı ve uyumayı kolaylaştırıcı özelliğe de sahiptir. Bunun yanında duygusal denge unsuru olarak da bilinmektedir.

Aslan, başak, yay ve kova burçlarının taşı olarak bilinir.


TURMALİN:
Pozitif ve negatif kutuplara sahip, elektriksel özellikleriyle çok değişik ve olağandışı bir taştır. Çeşitli renklerde ve karışık renk biçimlerinde bulunan cinsleri vardır.

Mücevher ve süs eşyası yapımında çokça tercih edilen bir taştır. Endokrin (hormon) sisteminin dengelenmesine yardımcı olur ve uyku verir. Beden-zihin ikilisini kuvvetlendirici özelliğinin yanı sıra duyarlılık ve anlayışı da arttırır. Konsantrasyon ve sezgisel güçleri arttırdığı gibi, koruyucu etkileri de bulunur.
Aslan, terazi ve oğlak burçları bu taşı kullanabilirler.


MAGNEZİT:
Yeryüzünde bilinen en değerli minerallerden biri olan magnezit, hassas işlenebilme özelliklerinden dolayı değerli taş olarak pek tercih edilmez.
Endüstriyel açıdan yaygın bir ticari ve tıbbi kullanımı olan en önemli materyallerden biridir.

Beyaz, gri, sarı ve kahverengi renklerinde olurlar.

Analiz etmek, kendini tanımak ve araştırıcılık ruhunu geliştirmeye yardımcı olan bir taş olduğu gibi, kişileri motive etmesi ve farkındalığı arttırma özellikleri de bulunur.

Hayal gücünü ve yaratıcılığı arttırdığı ve meditasyonlarda iç huzuru sağladığı
da bilinir.

Koç burcunun taşı olarak bilinir.

ZÜMRÜT:
Dünyanın en kıymetli taşlarından biri olan zümrütler mitlerin ve efsanelerin taşıdır.

Geçmişte şeytanın Cennet'ten kovulurken alnından düşen taşın ve Kutsal Kadeh'teki taşın da zümrüt olduğu söylenir.

Renginin yeşil olması nedeniyle bu taşın yağmur yağdırdığına inanılırdı. Bağışıklık sistemi,sinir sistemi, kalp, ciğer ve böbreği kuvvetlendirdiğ i bilinir. Beden-ruh-zihin için tonik vazifesi görür ve kuvvetli bir duygusal dengeleyicidir. Bolluk, sevgi, iyilik, sakinlik, denge ve sabır unsurlarını içerir. zümrüte kimi yerlerde "kşulsuz aşk taşı" da denmektedir. Sevgililerin birbirlerine verebilecekleri en iyi armağan olarak görülür.

Bazı İslâm ülkelerinde zümrüt'ün var olan koruyucu tılsım gücünü bazı ayetler okunarak daha da güçlendirildiğine de rastlanmıştır.

Koç, boğa ve ikizler burçlarının taşıdır.


SAFİR:
Dünyanın en pahalı ve değerli taşları arasında bulunan safirler, sert ısılara dayanıklı ve muhteşem mavi renkte ve beyaz damarlı olurlar.

Dünya yüzünde en değerli ve ünlü safirler Hindistan'dan çıkmışlardır. Mohs ölçeğine göre safir elmastan sonra gelen sertlik derecesine sahiptir. Safirler saf iken renksiz bir mineral olan korondumun bir çeşididir. Çok değerli bir mücevher olması onları aranılır bir hale getirmiştir.

Bugün bilinen en büyük safir, 563 kıratlık Hindistan Yıldızıdır ve New York Doğal Tarih Müzesi'nde teşhir edilmektedir. 330 kıratlık olan bir diğer safir ise "Asya'nın Yıldızı" adlı taştır ve Washington DC'de sergilenmektedir.

Kalp ve böbrekleri kuvvetlendirir ve tüm salgı bezlerini harekete geçirici özelliği vardır. Psişik yetenekleri arttırır ve sezgi gücünü güçlendirir. Bundan dolayı yaratıcı ifadenin gelişmesinde büyük rol oynar. Karışıklığın ortadan kalkmasına neden olup kozmik farkındalığı arttırır.


AZURİT:
Bir çeşit bakır cevheridir.
Sinir sistemindeki enerji akışını arttırır, oksijenin daha iyi kullanılmasını sağlar. Psişik güçleri arttırıcı özelliğinin yanı sıra, düşünceleri berraklaştırır. Uzun süre araba kullanan ya da bilgisayar başında çalışmaktan dolayı gözleri yorulanlar için çok iyidir.

İki tane azurit taşı adet dönemi kramplarında ya da yumurtalık sancılarını gidermek için kullanılır. Azuritin mavi olanı rahatsızlık giderici olarak kullanılabilir.

Azurit ile malahit taşı birlikte kullanıldığı takdirde gömülü olan duygular ortaya çıkar.

Aynı zamanda bir mücevher olan azuritten yapılma kolye ya da küpeler, ruhsal olarak uyanık kalmanızı sağlar. Ayrıca sizi merkezde tutarak konuşkan olmanıza yardım eder.


KRİZOPRASE:
Çok güzel ışıltıları olan bir taştır. Nörotik durumlarda dengeleyici ve iyileştirici özelliklere sahiptir. Depresif durumlarda ise rahatlatıcı özellikleri vardır. Kişinin problemlerini görmesine yardımcı olarak, kendini tanımasını sağlar ve iç huzuru verir.

Seks konusunda kaygıları olanlar ya da seksüel bozukluk taşıyan kişiler bu taşı kullandıkları takdirde bir çok cinsel problemi de halletmiş olurlar.
Bu taş aynı zamanda kişisel yeteneklerin ortaya çıkmasında da büyük rol oynar.


ELMAS:
En sert ve kıymetli taş olan elmas için "rüyaların taşı"da denilmektedir. Beyin fonksiyonları nı ve kişilikteki blokajı ortadan kaldırıcı özelliklere sahiptir ve aynı zamanda temel bir tedavi edici niteliktedir.

Bedeni temizleyerek negatif kuvvetleri yok etmesinin yanı sıra zihin-ruh-beden üçlüsünü birleştirici ve bütünleştirici gücü de bulunur.

Bolluk, saflık, masumluk ve sadakat simgesidir.

Mücevher olarak da yüzükten tutun, kolye ve küpeye kadar bir çok çeşitte kullanılmakta olup kıymeti son derece yüksektir.

JASPER:
Toprak elementini temsil eder.

Karaciğer, dalak ve mesaneyi kuvvetlendirir ve çok kuvvetli bir tedavi edicidir. Sindirim sistemi ve safrakesesini güçlendirir, endokrin (hormon) sistemine denge sağlar. Kişinin kendini sağlıklı, güçlü hissetmesini sağladığı gibi fiziksel direnci arttırır.

Sevginin ve inanç sisteminin simgesi olarak bilinen bir taştır.

MALAHİT:
Malahit, yeşil ve üzerinde daha koyu yeşil ortak merkezli çizgileri olan bir taş olup, özünde neşe taşır. İsminin anlamı da arındırıcı demektir.

Sakinleştirici bir taş olup, uyku ve uyumaya yardım eder. Güneş sinir ağı chakrasının üzerinde kullanıldığında, içimize gömdüğümüz acıları tekrar ortaya çıkarma gücü vardır.

Bu eski acıların kendini ifade etmesiyle taşıdığınız kederin ağırlığını da üzerinizden atabilir ve neşenize tekrar kavuşabilirsiniz.

Neşe enerjisi, hızla dönen bir enerjidir ve her bir chakrayı çevreleyen enerjiye benzer.

Malahit, iki ayrı tondaki yeşil rengi ile yeryüzünün titreşimlerini tutar. Siz toprağın gücünden etkilenirken, toprak da size sevgi ve huzur sunar. Bu kendinizi yeterince güçlü hissetmenizi sağlar, böylece eski acılardan da kurtulursunuz.

Malahit, aynı zamanda pankreas ve dalak fonksiyonları nı da arttırdığı gibi, kaygı ve tansiyonu da dengeleyip, hücreleri yenileme özelliği de sergiler. Dolaşım sistemi ve kalbi kuvvetlendirir ancak bu taşı aşırı duygusal olduğunuz günlerde fazla kullanmamalısınız.


OLİVİN (ZEBERCET):
Kalp, pankreas, dalak ve ciğer üzerinde olumlu etkisinin yanında, doku bozulmalarını da önleyici özelliği olan bir taştır.

Rengi bağlı olduğu Zümrüt familyası gibi yeşil bir taştır. Bedeni temizleyip vücut-zihin dengesini sağlar, kaygıyı düşürüp zihni açar ve kişisel büyümeyi hızlandırır.

PİRİT:
Üzerinde altın rengi benekler oluşmuş çok güzel ve değişik görünümde bir taştır.

Hazımsızlık çekenler için tavsiye edilebilecek bir taştır ve aynı zamanda da kan dolaşımına iyi gelen özellikleri vardır. Beyin fonksiyonunu arttırıcı gücü ve kişilerin dünyaya pembe gözlüklerle bakmasını sağlayıcı fonksiyonları ile birlikte irade gücünü de yükseltir.

Diğer bireylerle uyumlu çalışmanın gerçekleşmesine de yardımcı olur.

KALSEDON:
Kalsedon, kuvars ailesinin üyesi bir taştır. Şeffaf, yarı şeffaf veya donuk olabilir. Salkım şeklinde sarkıtlar halinde ve kaya oyuklarının astarlarında oluşur. Bazı zamanlar küçük bir miktar opal içerir.

Fiziksel, zihinsel, duygusal ve ruhsal dengeleyicidir. Herkes arasında kardeşliği teşvik eden bir taştır. İyimserlik ve iyi dilekleri sembolize eder. Düşmanlığı, huzursuzluğu ve melankoliyi yatıştırır. Cömertliği, hassaslığı, anlayışı arttırır, minerallerin etkili bir şekilde özümsenmesini sağlar. Zihnin sağlamlığını arttırarak, bunamayı tedavi eder.


KEHRİBAR:
Taş olarak bilinir ama, reçinenin taşlaşması sonucu oluşmuştur. Çok yumuşak ve çok hafiftir. Özellikle ısıtıldığı zaman elektriksel ve manyetik özellikleri açığa çıkar.

Yaydığı sıcaklık enfeksiyonun yayılmasını önlediği ve soğuk algınlığını giderdiği için, genelde boynun çevresine takılır.

Boğaz ve tiroid bezi enfeksiyonları nı tedavi etme özelliği vardır. Roma devrinde kehribar, guatrı tedavisinde kullanıldığı gibi günümüzde de bu yöntem çok yaygındır.

Bütün sarı taşların aslan burcu insanına iyi geldiği bilinir. Bu sebeple aslanlara uyarıcı bir etki yapar.


MERCAN:
Kireç karbonatı, magnezyum, silis karbonatı, magnezyum florüt ve kalsiyumdan oluşmaktadır. Pek çok kişi mercanın, kalbi ve dalağı güçlendirdiğini söyler. Ayrıca mercan, nazara iyi geldiği gibi, konsantrasyon eksikliğini de giderici özelliğe sahiptir.

Başta sedef hastalığı olmak üzere, bir çok cilt hastalığının da iyileştirilmesinde kullanılabilir.

► İNTERNET NASIL ÇALIŞIR?

Pek çoğumuz için internetin yapı taşları gizemini korur. Bilgisayarınızın Web’e nasıl bağlandığı ve internetin nasıl çalıştığı soruları sürekli aklınızı kurcaladıysa bu görsel açıklama ile aradığınız cevaplara ulaşabilirsiniz.
YEREL AĞ ÜZERİNDEN İNTERNETE BAĞLANMAK

İnternete ofisinizden bağlanıyorsanız bilgisayarınız büyük ihtimalle bir LAN, yani Yerel Ağ üzerindedir. Bir LAN birbirine bağlı iki ya da daha fazla kişisel bilgisayardan (istemci) oluşur. Switch adı verilen bir cihaz da bir bağ noktası olarak kullanılır.

LAN üzerinde asıl yükü üstlenen ana bilgisayara, Sunucu (Server) adı verilir. Sunucu, istemciler arasında bilgi alışverişi ve iletişimi yöneten program yani işletim sistemini çalıştırır. Sunucu aynı zamanda tüm kullanıcıların çalışma dosyalarını da depolar. Sunucu farklı görevler de üstlenebilir. Örneğin bir ofis sunucusu, istemcilerin yazdırma işlemlerini üstlenen bir yazıcı yöneticisi görevinde, yerel ağa bağlı yazıcıyı yönetebilir.

Özel yazılımlardan yararlanarak sunucunun birçok farklı görevi daha gerçekleştirmesini sağlayabilirsiniz. Bu görevler aynı sunucu üzerinde eş zamanlı olarak çalıştırılabilecekleri gibi, bazı organizasyonlar da adanmış görevler için (örneğin e-posta ve Proxy sunucuları) ayrı sunucular bulundurur.

E-posta sunucusu, gelen ve giden e-postaların saklanması ve dağıtılmasını sağlayan özel bir program çalıştırır. İstemciler özel bir güvenlik duvarı yazılımı çalıştıran Proxy sunucunun ardında güvenle internette sörf yapabilir.

Yönlendirici (Router) yerel ağı internete bağlar.

İnternet servis sağlayıcı
İnternet bağlantısı, İnternet Servis Sağlayı cısı (ISS) adı verilen bir taraşa sağlanır. Herhangi bir kuruluş internet bağlantısından yararlanmak istediğinde ISS, ISS’in ofisi ve kuruluş arasında yüksek hızlı bağ- lantı kuran bir Leased Line temin eder.

ISS, internete uydu bağlantısı ya da yerin ve denizin altından giden bir kablo üzerinden bağlanır.

İNTERNETİN YAPI TAŞLARI
İnternet, birbirine bağlı yerel ağlar ve bilgi işlem kaynaklarından oluşan devasa bir ağdır. İnternete bağlı bilgi işlem kaynaklarına Düğüm (Node) adı verilir. Sunucu, yazı cı, yönlendirici, switch ve kişisel bilgisayarları n tümü düğüm olarak nitelendirilir. Her bir düğüm IP adresi adı verilen özel bir numara alır. IP, Internet Protocol sözcüklerinin kısaltmasıdır ve standart bir adresleme sistemidir.

DNS
DNS (Domain Name System) internetteki web sayfaları ve online servisler gibi kaynakları bulmayı kolaylaştırır. Netteki her bilgisayar ya da bilgi işlem kaynağı tıpkı bir telefon numarası gibi kendine ait bir numaraya sahiptir. Bu numara ardı ardına gelen dört sayıdan oluşur. 208.173.208.152 örneği bir IP adresidir.

IP adreslerini hatırlamak zor olacağından DNS adı verilen adresleme standardı etki alanı adları sunarak işleri kolaylaştırır. 208.173.208.152 adresi yerine http://www.hotmail.com/ gibi bir İngilizce harf dizisi girmek daha kolaydır.

Her bir etki alanı adı özel bir IP adresiyle eşlenir. Bu işlem internetteki DNS sunucu ağı sayesinde gerçekleştirilir.

İNTERNETE EVDEN BAĞLANMAK
İnternete evinizdeki bilgisayarınızdan bağlanmanın farklı yolları söz konusudur. Bunların en basiti dial-up adı verilen çevirmeli bağlantıdır. Ancak pek çok kullanıcı, daha yüksek dosya transfer hızları vaat eden DSL yada Kablo gibi geniş bant bağlantıları tercih eder.

Çevirmeli bağlantıda telefon hattı bağ- lantı için bir araç olarak kullanılır. Bu bağlantıyı kurmak için modem adı verilen özel cihaz kullanmak gerekir. Hem telefona hem de bilgisayara bağlanan modem, bilgisayara hitap eden dijital biçimi, telefon hattı tarafından anlaşılabilecek analog biçime dönüştürür.

Kullanıcı Kablo bağlantısı ile internete bağlanmak istediğinde özel bir Kablo Modem gereklidir. Kablo internete servisini sağlayan firmaya ait kablo hattı kablo modeme bağlanır. Kablo modem sinyali işler, video sinyalini bağlı televizyona, internet bağlantısı için sağlanan veri sinyalini bilgisayara yönlendirir.

DSL (ADSL vs.) ev kullanıcıları için bir diğer geniş bant internet bağlantısıdır. DSL (Digital Subscriber Line) normal telefon hatları üzerinden dijital veri gönderimini sağlar.

Kullanıcının bilgisayarına bağlanan özel DSL modemler bu görevi yerine getirir.

İnternet Servis Sağlayıcı
Bazı ülkelerde kablo internet servisinin sağlayıcısı doğrudan internete bağlama hakkına da sahip olduğundan, aynı zamanda internet servis sağlayıcısı görevini de üstlenir. Diğerlerindeyse genellikle devlet in mülkiyetindeki diğer kuruluşlar internet hizmeti verir. Bu durumlarda kablo şirketi ISP ile doğrudan bağlantılıdır.İnternete telefon ve çevirmeli bağlantı kullanarak bağlanıyorsanız telefon firmasının sağladığı internet servisinden de yararlanabilirsiniz.

İNTERNETİN YAPI TAŞLARI
Yönlendirici: Yönlendiriciler (Router) internette farklı noktalarda konuşlanan ve bilginin akışını yönlendirmede önemli bir rol üstlenen özel bilgisayarlardır. Bilgi paketleri asıl hedeflerine bir yönlendiriciden diğerine doğru yol alarak ulaşır.

İnternet Omurgası: İnternet üzerinden bilgi taşıyan ana bağlantı hattı. Tüm düğümler ve daha küçük ağlar bu omurgaya bağlıdır. Omurga çok sayıda düğümden büyük miktarda veri aktarması gerektiğinden yüksek hızlı ve yüksek kapasiteli bir ortam sağlar. Bu nedenle omurga için genellikle fiber optik kablolar seçilir.

Internet Registry: IP adresleri ve etki alanı adları özgün olmalı. Mevcut etki alanı adlarının tümünü içeren merkezi bir veri tabanını sürdürmek gerekir. Buna Internet Registry adı veriliyor.

Internet Registrar: İster bir şirketi temsil edin isterse bireysel bir çalışma gerçekleştirin, bir Web Sayfası yayınlamak için size özel bir alan adına başvurmalısınız. Bu başvuruları kabul eden; Internet Registry ve DNS sunucularıyla birlikte onun bir başkası tarafından kullanılıp kullanılmadığını kontrol eden aracılara Internet Registrar adı verilir. Bu aracıların listesine
http://www.internic.net/ adresinden erişebilirsiniz.

Kaynak: http://www.chip.com.tr/

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails